VENÜS PROJESİ
Ekonomik
faaliyetleri daha verimli yürütmek adına gelişen teknolojinin de yardımıyla her
gün yeni makineler ve daha gelişkin robotlar üretiliyor. Yani eskiden bizim
insan gücüyle yaptığımız işleri çok daha kusursuzca ve çok daha hızlıca yapan
robotlar ve makineler var artık ve daha iyileri de olmaya devam edecek. O
halde bütün işleri makinelerin ve
robotların yaptığı insanların da gönüllük esasına göre günde bir iki saat
çalıştığı bir dünyayı neden hayal etmeyelim. İşte buna benzer bir doğrultuda
hayal kuran ve hayal kurmakla da kalmayıp bir proje tasarlayan Jacque
Fresco’nun “Venüs Projesi” ile karşılaştım. Venüs projesi işlerin robotlara
yıkıldığı bir dünya hayal etmenin çok ötesinde, para tabanlı kıtlık
ekonomisinin toplumda yarattığı ve beslediği aç gözlülük hırs rekabetçilik gibi
negatif duygu hallerini ve nihayetinde yoksullukları ve savaşları da bitirmeyi
planlayan sosyolojik anlamda da bir dönüşüm projesi. Venüs projesi için Jacque Fresco’nın bir
ütopyacı oluğunu düşünebilirsiniz. Ama haklı olduğu bir nokta var; o da eğer
kültürümüz bu yolda devam ederse ve bunu değiştirmeyi başaramazsak, gezegenin
ekolojik dengelerinin bozulduğu, savaşlar, kıtlıklar ve büyük göçler sebebiyle
kendi kendimizi yok edeceğimiz bir noktaya doğru hızla ilerlediğimizdir.
Gazeteci Jolita Kelias’ın web sitesinden Venüs Projesi hakkında derlenmiş bir
yazıyı buraya çeviriyorum:
Venüs Projesi, sürdürülebilir
yeni bir dünya medeniyeti için alternatif bir vizyonu savunur. Böyle bir
toplumsal ekonomik sistem şimdiye kadar var olmamıştır. Kültürümüzün savaş,
yoksulluk, açlık, borç ve bunun gibi birçok gereksiz sefaleti asırlardır
çekmeye devam etmesini sadece engellenebilir olarak görmekle kalmaz bunu
tamamen kabul edilemez bulur ve kültürümüzün yeniden tasarımı için çağrıda
bulunur.
Venüs
Projesi, Kaynak Tabanlı Ekonomi olarak da adlandırılabilir, sürdürülebilir ve
barışçıl bir dünya medeniyetine hizmet edecek küresel ve bütünsel bir toplumsal
ekonomik sisteme dönüşmek için uygulanabilir bir plan ortaya koyan bir
organizasyondur. Venüs Projesi, insan
haklarının sadece kağıt üstünde kalmadığı, fakat hayat tarzı olarak
benimsendiği bir sisteme yönelik bir alternatif çizer.
Venüs
Projesi, geleceğin nasıl olacağına dair bir tahminde bulunmaz, fakat sürdürülebilir
yeni bir dünya medeniyeti için bildiklerimizi uygularsak geleceğin nasıl
olabileceğine dair bir vizyon sunar. Kültürümüz asırlardır savaş, yoksulluk,
açlık, borç ve bunun gibi birçok gereksiz sefaleti çekmeye devam etmesini
sadece engellenebilir olarak görmekle kalmaz fakat bunu tamamen kabul edilemez
bulur ve kültürümüzün yeniden tasarımı için çağrıda bulunur. Bundan daha azını
yapmak bugünün dünyasında bulunan aynı kategoriden problemlerin devam etmesine
sebep olacaktır.
.
Venüs
Projesi sürdürülebilir yeni bir dünya medeniyeti için alternatif bir vizyonu
savunur, ve böylesi bir toplumsal ekonomik düzen şimdiye kadar hiç var
olmamıştır. Paranın, politikanın, parayla para kazanmanın adım adım ortadan
kaldırılacağı yakın bir gelecek düşler. Her ne kadar bu idealist bir hayal gibi
görünse de bu vizyon yıllarca süren çalışmalara ve deneysel araştırmalara
dayanmaktadır. Eğitimden ulaşıma temiz enerjiden tüm kent sistemlerine uzanan
bir kapsamı vardır.
Eğer
süregiden sosyal ve uluslararası sorunlarımıza bir son vermek istiyorsak
Dünyayı ve kaynaklarını tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul etmeliyiz. Dünya
geniş ve yeterli kaynağa sahip. Deneyimimiz gösteriyor ki, parasal kontrol
yoluyla kaynakları bölmek artık medeniyetimizi sürdürme mücadelemize tersi
yönde etki ediyor. Günümüzde artık
gelişmiş bir teknolojiye sahibiz ancak sosyal ve ekonomik sistemimiz aynı
derecede gelişmedi. İş mahkumiyeti ve borçlanma olmadan da dünyanın yeterli
kaynakları ile herkes için bir bolluk dünyasını kolaylıkla yaratabiliriz.
İnsanlığın aklı ve bilimsel ve teknolojik uygulamaları sayesinde çevreyi
korurken geleceği yönlendirebilir ve geleceğe şekil verebiliriz.
Venüs
Projesi, gezegenin kaynaklarının tüm dünya yaşayanlarının ortak mirası olarak
kabul edildiği bir ekonomik sistem için çalışmamızı önermektedir. Parasal
yöntemlerle kaynakların bölündüğü mevcut sistem insanlığın ihtiyaçlarını
karşılamakta yetersiz olmakla birlikte medeniyetimiz için yıkıcıdır da.
Basitçe
söylemek gerekirse, Kaynak Tabanı Ekonomik Sistemde, kaynakları en adil bir
yöntemle en insancıl ve verimli bir şekilde bölüştürmek için kullanacağız. Tüm
mal ve hizmetlerin herkes için para, borç, takas gibi herhangi bir borçlanma
biçimi veya iş mahkumiyeti olmaksızın ulaşılabilir olduğu bir sistem olacak.
Kaynak
Tabanlı Ekonomiyi daha iyi anlamak için şunu düşünün. Eğer dünyadaki tüm para
bir gecede yok olsaydı, tarım toprakları, fabrikalar, personel ve diğer
kaynaklar dokunulmadan kalsaydı, insanların ihtiyacı için gerekenleri yine de
üretebilirdik. İnsanların ihtiyaç duyduğu şey para değil, fakat ihtiyaç
duyduklarına finansal kaygılar duymaksızın, bürokrasiye gerek kalmaksızın
ulaşabilmek. Kaynak Tabanlı bolluk ekonomisinde para gereksiz olacak.
Bu
yeni sosyal tasarımın amacı servet ve güç elde etmek gibi ego merkezli sığ
amaçların artık teşvik edilmediği, insanların kendilerini gerçekleştirmesinin
ve yaratıcılıklarının maddi ve manevi olarak ödüllendirildiği yeni bir değerler
sistemidir.
Ekilebilir
arazilerimiz, fabrikalarımız, gerekli kaynaklarımız ve teknik personelimiz
olduğu sürece dünyadaki tüm para yok olsa bile yine de her şeyi üretebilir ve
hatta bolluk yaratabiliriz. 1929 Dünya Ekonomik Krizinde mağaza vitrinlerinde
elektrikli süpürgeler ve galerilerde arabalar vardı. Dünya hala aynı yerdi.
Yalnızca insanların cüzdanlarında paraları yoktu ve alım güçleri düşüktü.
İkinci dünya savaşının başlangıcında ABD’nin 600 kadar savaş uçağı vardı. Çok
kısa süre içerisinde bu yetersiz arz yılda 90,000 uçak sağlayacak şekilde
giderildi. İkinci dünya savaşının başlangıcında soru şuydu: Bu savaşta ihtiyaç
duyulacak malzemeleri üretebilmeyi sağlayacak yeterli para var mı? Cevap
hayırdı. Yeterince para veya altın yoktu. Fakat yeterli kaynak vardı. ABD’nin
yeterli üretime ve verimliliğe ulaşarak savaşı kazanması yeterli kaynakları ve
teknik personeli sayesinde oldu.
Öyle
görünüyor ki, herhangi bir devletin gerçek zenginliği onun doğal kaynaklarına
ve onun fakirliği önlemek ve insanca yaşamak adına çalışan insanlarına
dayanıyor. Politik ideoloji, dini inançlar, örf ve adetler fark etmeksizin
kesin olarak doğal kaynaklara dayanıyor. -Örneğin temiz hava, su, ekilebilir
araziler-, ve yüksek standartlarda bir yaşam için endüstriyel malzemeler ve
teknik personel. Para bazlı sistem yüzlerce yıl önce keşfedildi ve o zaman için
bile pek uygun sayılmazdı. Biz ise hala işlerlikten çoktan çıkmış, muhtemelen
bugünün sorunlarının çoğundan sorumlu aynı sistemi kullanıyoruz. Hiç kuşkum yok
ki, bugünün en zengin insanı bile Venüs Projesinin önerdiği yüksek enerjili
toplum içinde çok daha iyi bir halde olacak. Kaynak Tabanı Ekonomide insanın
saldırgan hali yok olacak. Sürekli olarak fazlaca kafamıza taktığımız ev
kredileri, sağlık harcamaları, yangın sigortası, ekonomik krizler, işten
çıkarılma korkusu ve vergiler gibi şeyleri insanlar daha fazla kafalarına
takmayacaklar. Bu yüklerin ortadan kalkmasıyla ve kıskançlık, açgözlülük,
rekabet gibi duygular yaratan durumların giderilmesi ile hayatımız çok daha
anlamlı olacak. İlk kez insan olmak ne demek bilmeye başlayabileceğiz.
Nüfus
meselesi düşünülürken en son akla getirilen şey var olan sosyo ekonomik
sistemimizin tüm insanların ihtiyaçlarını karşılamada ne kadar yetersiz
kaldığıdır. Özellikle de akademisyenler gezegenin sınırlı kaynaklarına karşın
sınırsız bir tüketime dayalı çağ dışı sosyo ekonomik sistemimizi suçlamak
yerine dünyanın artan nüfusunu suçlarlar.
Bizim
aşırı nüfus problemimiz yok. Bizim var olan kaynakları akıllıca dağıtamama ve
bu kaynakların sürdürülemez seviyelerde israf olmasına sebep olan bir değerler
sistemi problemimiz var.
Kaynak
Tabanlı Ekonomik sistemde, bu verimsizlik daha fazla sürmeyecek. Bu sisteme
adapte olan insanlar tüketimciliğin tamamen karşısında duracaklar ve bu
insanlar gezegenin var olan kaynaklarının değerini bilen, bu değeri kendi maddi
isteklerinin üzerinde tutan insanlar olacaklar.
Doğru
yönetildiği taktirde, var olan kaynaklarımız tüm dünyanın 7 milyarlık nüfusuna
ve çok daha fazlasına çok daha iyi yaşam standartları sunmaya yeterlidir.
Çoğalan insanların ihtiyaçlarını karşılamakla ilgili yetkinliğimiz teknik
imkanlar geliştiği ölçüde artabilir ancak herkes için istediği her alanda
eğitim görme, dünyanın istediği her yerine seyahat etme, yapmak istediği
işlerle ilgilenme imkanları varken insanlar evde oturup çocuk yetiştirmekle
zaten pek de ilgilenmeyecekler.
En
yüksek doğum oranlarının, insanların en az eğitim gördüğü en az sosyo ekonomik
imkanlara sahip olduğu, gelir eşitsizliğinin en fazla olduğu ülkelerde
görülmesi şaşırtıcı değil.
Bu
projenin en önemli sosyal yönü kaynak tabanlı bir ekonomik sistemde ekolojinin
restorasyonu için bütün halkların birlikte çalışması olacak. Amaç Dünyanın tüm
kaynaklarını tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul ettirmek. Bunun, var olan
savaş, yoksulluk, açlık, politik çöküntü, ve çevrenin yok olması döngüsünü
bitirmenin tek yolu olduğunu görüyoruz. Sahip olduğumuz teknoloji tüm dünya
insanlarına şimdiye kadar hayal dahi edilenden bile daha iyi yaşam standartları
sağlayabilir. Nihayetinde insanları bölen yapay sınırları aşabiliriz. Bunu
anlamakta güçlük çekiyorsanız şunu düşünün: ABD’de eyaletler birleştiği zaman
sınırlardaki askerler kayboldu ve Amerikalılar sınırlardan özgürleşti. Aynısı,
bilim ve teknolojinin gezegenin tüm sakinleri yararına kullanıldığı bir dünya
için de uygulanabilir.
Var
olan eski şehirleri yeniden yapılandırmak yerine müstakil yeni şehirler kurmak
daha avantajlı. Böylece yeni şehirler son teknolojinin nimetlerinden
faydalanabilir, temiz güvenli ve cazip bir çevreye sahip olabilir.
Öncelikle
gezegenin tüm kaynaklarının bir dökümünü çıkarmak gerekiyor. İlk deneysel şehir
yada planlama merkezi de diyebiliriz; ekilebilir arazilerin, üretim
tesislerinin, ulaşım araçlarının, teknik personelin, nüfusun ve sürdürülebilir
bir kültür için diğer tüm gerekliliklerin küresel bir dökümünü çıkaracak. Bu
döküm bize insanların ihtiyaçları ve Dünyanın taşıma kapasitesi temelinde
insanileşen bir sosyal ve teknolojik gelişme için küresel planlama
parametrelerini ortaya çıkaracak. Bu, ancak gezegen kaynaklarının sürekli
güncellendiği bir bilgisayarlı model ile başarılabilir.
İlk
şehrin işlevi tasarım parametrelerinin doğruluğunu test etmek ve gerektiğinde
değişiklik yapmak olacak. Bu yeni sosyal yönelimi kitaplar, dergiler, TV,
radyo, seminerler, filmler, tema parkları aracılığıyla öteye taşıyacaklar.
Ayrıca bir sonraki şehrin otomatik inşaat süreçleri ile kurulabilmesi için
tasarım ve deney yapacaklar. Ayrıca yeni malzemelerin geliştirilme sürecinde
ihtiyaç duyulacak alternatif temiz enerji kaynaklarının geliştirilmesi için de
araştırma yapılacak.
Yeni
sistem geçiş dönemi boyunca insanların tüm gereksinimlerini karşılayacak.
Medeniyeti yaşatmak için üstün teknolojiyi ve kaynaklarımızı küresel ve insani
bir sistem yaklaşımı içinde birleştirmeliyiz.
Geçiş
döneminde kaynakları az olan bölgelere ilave kaynak sağlanacak. Bu gibi yerlere
yiyecekler daha az yer kaplaması açısından kuru ve vakumlanmış olarak
gönderilebilir. Paketler doğada çözünebilir yapıda olabilir. Ekilebilir
arazileri olmayan bölgelerde hidroponik (topraksız) tarım yapılabilir veya
balık çiftlikleri kurulabilir veya deniz tarımı da yapılabilir. Enerji ise
rüzgardan, ısı yoğuşturuculardan, fotovoltaik panellerden, dalgadan,
biokütleden, jeotermallerden ve diğer yenilenebilir kaynaklardan gelecek.
Bilimin
farklı bölümlerinden bir araya gelerek oluşmuş bir ekip, proje gerekliliklerine
uygun olarak mal ve hizmetlerin kitlesel bir şekilde üretileceği otomatik
sistemler üzerinde çalışacak. Bunlar, dünyayı ve insanlarını korumak kollamak
adına geleceğin barışçıl orduları olabilir. Bu daha önce hiç yapılmadı ve ancak
para bir engel olmaktan çıktığı zaman yapılabilir. Soru paramız var mı yok mu
değil, bunu yapabilmek için gerekli kaynak ve araçlarımız var mı.
İlk Aşama
Venüs
Projesinin uzun dönemli planlarının ilk aşaması halihazırda uygulanmaktadır.
Mucit, endüstriyel tasarımcı, gelecek bilimci, ve Venüs Projesinin kurucusu
Jacque Fresco ve yardımcısı Roxanne Meadows, Florida’da 22 dönümlük bir alana,
Venüs Projesini tanıtabilmek adına bir araştırma merkezi kurdular. Proje
hakkında farkındalık oluşturabilmek için dört adet DVD, broşürler ve bir kitap:
“Paranın alamayacağı en iyi şey: Politikanın, Yoksulluğun ve Savaşın ötesinde”
çıkartıldı. Ulaşılabilir geleceği görselleştirebilmeye yardımcı olması için
yüzlerce futuristik model ve pek çok bilgisayar animasyonu yapıldı.
Akadami
ve Emmy ödülü belgesel film yapımcısı William Gazecki tarafından Jacque
Fresco’nın yaşamını ve çalışmalarını anlatan önemli bir belgesel yapıdı.
Venüs
Projesinin amaçları ve yönelimleri hakkındaki “Cennet ve Oblivion” isimli son
belgesel https://www.youtube.com/watch?v=KphWsnhZ4Ag
(veya Türkçe altyazılı olarak https://www.facebook.com/ParadiseOrOblivione/)
adresinden izlenebilir.
İkinci Aşama
İkinci
Aşama Venüs Projesinin geliştirdiği öneriler kapsamındaki bir dünyanın nasıl
işleyeceğini tasvir eden uzun metrajlı bir film yapımını kapsıyor. Bu film
Dünya gezegeni üzerinde küresel bir aile oluşturan tüm insanların barışçıl bir
toplum oluşturmasına yönelik bir vizyon sunuyor olacak. Tüm insanların,
paylaştıkları dünyayı daha iyi anlama çabası içerisinde oldukları bir
medeniyet. Film hem yetişkinler hem de çocuklar için eğlendirici ve eğitici bir
deneyim olarak tasarlanacak. Ayrıca halklar arasında bir köprü kurmak için de
bir yöntem sunacak.
Üçüncü Aşama
Venüs
Projesi, ideallerini pratiğe dökmek adına tasarım ve önerilerini test etmek
için deneysel bir şehir kurmaya yönelik olarak çalışıyor. İlk binaların ve teknolojilerinin
ayrıntılı planları çıkarılmaya başlandı. İlk deneysel şehrin inşası için fon
sağlama çalışmaları devam ediyor. Kurulacak ilk deneysel şehrin Venüs
Projesinin amaç ve hedeflerine yönelik olarak çalışacağı işler şunlar olacak.
- Dünyanın kaynaklarının insanlığın ortak mirası olarak kabul edilmesi
- İnsanları birbirinden ayıran yapay sınırların kaldırılması
- Para bazlı ulusalcı bir ekonomiden kaynak tabanlı bir dünya ekonomisine evrilmek
- Dünya kaynaklarının taşıma kapasitesine uymak adına dünya nüfusunun eğitim ve gönüllü doğum kontrolü yoluyla stabil hale gelmesi için yardımda bulunmak
- Doğal çevremizi elimizden geldiğince restore etmek
- Şehirlerimizin, ulaşım sistemlerimizin, tarımsal endüstrilerin, ve fabrikaların enerji verimli, temiz ve insanların ihtiyaçlarını karşılar nitelikte yeniden tasarlanması
- Yeni teknolojilerin tüm halkların yararına paylaşılması ve uygulanması
- Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ve geliştirilmesi
- Dünya insanlarının faydası için en iyi kalite ürünlerin üretilmesi
- Herhangi bir mega projeden önce çevresel etki değerlendirmeleri yapmak
- Yapılanma sürecinde yenilikçiliğin en geniş ölçüde kullanılmasını teşvik etmek
- Milliyetçiliğin, yobazlığın ve önyargıların eğitim yoluyla yok edilmesini sağlamak
- Her türlü elitçiliğin yok edilmesini sağlamak
- Yöntemleri salt düşünceler yerine dikkatli araştırmalar neticesinde oluşturmak
- Gerçek fiziksel dünyada ihtiyacımızı karşılayacak iletişim becerilerimizin okullarda geliştirilmesi
- İnsanların yalnızca temel gereksinimlerini karşılamak değil ayrıca insanların tutkuyla girişecekleri işlerde tekdüzelikten sıyrılıp bireyselliklerini keşfetmeleri yönünde teşvikte bulunmak
- Son olarak, insanları bilgisel ve duygusal olarak gelecekte bekleyen değişimlere hazırlamak
Dördüncü Aşama
Deneysel
ilk şehir kurulduktan sonra şehri ziyaret edeceklere insani ve çevre dostu
yaşam tarzları hakkında bilgi verebilecek bir tema parkı yapılması da
planlanmakta. Akıllıca tasarlanmış, kirlilik olmayan, yüksek verimli ulaşım
sistemleri, evler ve şehirler; gelişmiş bilişim teknolojileri ve insanların
hayatlarına katkı sağlayacak pek çok yenilik – mümkün olan en kısa zamanda.
Şunun
farkındayız ki, hiç kimse geleceği bilemez. Yalnızca elimizdeki mevcut
bilgilerden ve trendlerden bir tahminde bulunabiliriz. Nüfus artışı, teknolojik
değişim, dünya genelindeki çevresel koşullar, ve ulaşılabilir kaynaklar
geleceğe ışık tutmak adına gereken temel bilgiler.
Bu
projenin; felsefi, dini, politik, bilimsel veya ideolojik bir bakış açısından
tek bir itiraz noktası dahi olamaz.
Venüs
Projesi Ütopik veya Disütopik değildir veya idealistlerin uygulanabilir olmayan
hayalleri de değildir. Yalnızca zaten bildiğimiz bilgilerin akılcı bir şekilde
ulaşılabilir amaçlar doğrultusunda uygulanmasıdır. Eminiz ki önümüzdeki en
büyük engel kendi kendimize çizeceğimiz sınırlardır.
Eğer
kendinizi bu yönde tanımlıyorsanız, sizi bunun gerçekleştirilmesine yönelik
olarak birlikte çalışmaya çağırıyoruz. www.TheVenusProject.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder